maddi olarak sikinti yoksa en azindan i5 islemcili bir model al derim ben.

@fader
maximum 3000 tl ayırdım ben bu işe zati. meramım o.

vala bende aldım müzik yapmak için (okuldada bahsettiğin modeli önerdiler) en az siizinki kadar ağır programlarımız olduğu halde i5 olsun demediler.Ben 1 haftadır kullanıyorum gayet memnunum e tabi paran varsa i5 yada i7 al ama sakın türkiyeden alma.dışardan getiren çok özellikle istanbuldaysan.ben öyle yaptım hiç bir sıkıntı yaşamadım.

@zaz
istanbul'dayım bir süreliğine ve lakin 2 tane alcak olmama rağmen yurt dışına çıkamıyacağım bu ara ne yazık ki. bilkom'un çorba paraları benden yani.

c2d islemci yeterli olacaktir, tabi o da projenin buyukluguyle alakali ama asil farki render ederken farkedersin.
yurtdisina cikma sansin yoksa gittigidiyor, sahibinden gibi sitelerde direkt yurtdisindan getiren ekipler(?) var. bir onlarla gorus derim.

imza: core i7 islemcili iMac kullanicisi.

yurtdışına çıkmadım ben.amerikadan getiriyorlar 100 tl gibi bir komisyonla satıyorlar.ben 2.4 gz 4 gb ram 250 gb hdd olanı 2 bine aldım 13'' macbook pro

sahibinden.com a bir bak istersen elden ve kutusunda aldığın için bir sıkıntı olmuyor.pazarlık yap araştır fiyatı muhakkak..

eğer render filan uğraşacaksanız i5 filan bayaa farkettirir tabii ancak çizim fotoşop bilmemne için 13 inç'in özellikleri de fazla fazla yeterlidir bence. ben endüstriyel tasarım öğrencisiyim ve bir önceki nesil c2d 15 inç gayet süper işimi görüyor, animasyon render'ı ve normal render için de kullanıyorum. ancak, çizim yapacaksanız eğer ve ek monitör de kullanmayacaksanız, 13 inç ekran yeterli olacak mı?

bir de, kullanacağınız programların mac versiyonu var mı? eğer windows kullanacaksanız, o paraya i5 hatta i7 işlemcili bir windows laptop daha iyi olabilir belki, çünkü pil ömrü, stabil sistem, touchpad gibi özellikler windows kullanınca boşa gidiyor.

bu arada hep mac tavsiye ederdim ilk defa tersi oluyor :)

dün troy mağazasında, eski macbookları getirene macbook pro 15'te 800 tl indirim kampanyasını gördüm. onu bir araştırın isterseniz. bende eski macbook var, çalışmayan. onu 150 tlye satarım size isterseniz, siz de 15inch mabcook proyu 13 inçlik fiyata almış olursunuz?

(bkz: transformice)

www.transformice.com

once register ol cok kolay kullanici adi - sifre sadece, sonra /room eksi ya da /room inci

başka yok mu?

Zuma, Peggle.

World of Goo!

World of Goo ve Peggle için +1..

bende sadece komşuların yaptıklarını yemiyorum.

Bence sorun psikolojik ve çözümü de öyle uygulanır fakat çok kişinin bu durumda olmasından dolayı normal karşılanıyor.
Boğa burçlarında çok vardır bu diye biliyorum bi de.

Benim yaptığım yemeğe burun kıvıran biri olursa bir daha asla evime almam. Olaya bir de ters yönden bakın.

ben bana itici gelenlerinkini yiyemiyorum. mesela teyzem çok güzel kurabiye yapar afiyetle yerim.üst kat kmşumuz var mesela onunkileri çok severim. ama alt kat komşusununkileri yiyemiyorum yani bunun o kişiye olan bakış açınızla alakası var galiba.

benim durum kişilere göre değişmiyor ki.sebebi herneyse yiyemiyorum işte.e bazen ayıp olacak diye yiyorum ama yeminle işkence oluyo o zaman.

daha ötesini söyleyeyim, evde yapılmış reçel bile yiyeyemediğim gibi, eş/dost/anne kayınvalide evde yapıp eve reçel getirirse de, dolaptan birşey alırken falan elim o reçelin kasesine değerse bile iğreniyorum.

ayrıca eve yemeğe biri gelirse (özellikle kahvaltıya), girip çıkılan reçel, bal, zeytin, peynir, sarelle gibi, ortada ortak kullanımda, "ağızlı" çatal bıçak değmiş yiyeceklerden de tiksiniyorum.

ben komşumu yedim

durum psikolojik. keşke komşular bir şeyler yapsa, getirse de yesek.

bende de var o, ozellikle de yapilirken gormussem hayatta yiyemem.

maslak a gidicen mudur.

arabayla mı toplu taşıma mı?

anadolu için, beşiktaş'a geç, oradan tansaş durağından maslak'a giden arabalara bin. ayazağa metrosunun ilerisindeki kapıdan girebilirsin. fen edebiyat fakültesinin aşağısında. en az 1.5 saatini alır
metroyu da kullanabilirsin taksim'den 20 dakika filan

söyleyeyim hemen: hiç bir şeyi yardığı filan yok. normal beyanat vermiş vatandaşın biri.

"its not fair" değil mi doğrusu?

dostum yaran status demişsin ama yarmamış, belki ondandır.

olabilir.

zaten hepimiz çok süper biliyoruz her şeyin doğrusunu. orada a olsa nolur a olmasa nolur.

benim için yaran sadece o hata değil arkadaşın muazzam bir özentilikle ingilizce status girip üstüne onu birde yanlış yazmasıydı. yabancı birisyle konuşurken yada derste filan çeviri kasarken yapsaydı bu hatayı zerre yarmazdı yani.

e o da salakça bir durum sadece, salakça olması her zaman çok komik olduğu anlamına gelmiyor.

ben de bastım kötüyü banane

düşene bide sen vur xenophobe. gerçi iyi oluyo oy hacmi artsın da bi karma alamadım aylardır.

arkadaşlar doğru söylemişler. "en" olamaz bu. en fazla dalgınlıktır. önemli bir mevzu gibi yazarsan özensizliğin göze batar. bu sefer de kötüyü yersin.

daha önce de böyle bir soru sormuştun. o ikisine dayanarak söylüyorum: entri girerken aceleci davranıyorsun. galiba biraz yenisin. tarzın oturana kadar biraz özenli entriler girmen, bekaan için iyi olacaktır.

www.genctur.com

o şey düşündüğünüz kadar geçerli değil, türkiye ab üyesi değil diye arıza çıkarıyorlar.

benim tecrübe ettiğim kadarıyla gayet de geçerli.

müzelere gitmeyi planlıyorsanız büyük tasarruf sağlıyor. ama indirim sağlayan hostel görmedim.
taksimden almıştım yanlış hatırlamıyorsam.

avrupa'daki müze indirimleri için ab ülkesi vatandaşı olmanız gerekiyor. oturma iznini bile kabul etmiyorlar. ama biraz da gişedeki adama bağlı, isic gibi uluslararası bir kartı gösterirseniz yedirme ihtimaliniz var.

saydıklarınız yasal değil, bandrolsüz ürünler. kaçak geliyor.

alsancak kıbrıs şehitleri'ne girişte solda kervan pasajı var.eski adı amerikan pasajı.
aradığın her türlü şeyi bulabilirsin.sahtesi de var orijinali de.genelde kaçak oluyor tabii.
fiyatları uygun backwoods 7,cafe creme 6 lira diye hatırlıyorum.kaliteli küba,dominik puroları filan 20'den başlıyor.djarum'larda 6-7 lira civarı.
ayrıca bostanlı merkez'de de işportacıda backwoods,carum filan bulabilirsin.

sanal bebek :(

Nokia'nın tırışka modellerinde kişiyi rehbere eklerken aile,arkadaş, şeklinde belirtirken bu resimler kullanılıyordu.

aaa lan benim eski casio databankımda böle şeyler vardı, telefon numarasını eklediğin tip için bi de yüz yaratıyodun, saç, göz, brun vs vs türlü değişik seçenekleri kombine edip tip yaratıyodun...

anam cidden lan, hatta o databankların bazı modellerinde bi dövüş oyunu da vardı, kafasına göre dövüşüyodu adamlar çözememiştik bi türlü

casio my magic diary

rehber kişi karakteri evet. karakterin kaşını gözünü değiştirince gücü vuruş gücü falan değişiyordu

www.ionlitio.com databank buydu.
şimdi elimdeymiş gibi hüzünlendim. karakterlerin bulunduğu oyun 'battle' tuşuna bakınca çıkıyordu, zamanlamaya dayalı bir oyundu, karşı tarafa enerji gönderiyorduk falan. iyiydim ben oyunda :)

çok teşekkürler arkadaşlar <3

chrome u indir yeni gizli pencere aç ordan gir. pff tertemiz.

Mozilla kur ve gizli tarama başlat seçeneğini seç. Tertemiz.

ccleaner kur. iş bitince bi temizlik yap. tertemiz.

arkadasinizin, onceden tanimlanmis araliklarla ekran goruntusu almadigindan ya da keylogger kullanmadigindan emin misiniz peki? bu isi yapan pekcok program var.

@dahicocuk: arkadaşım çok amatör bir bilgisayar kullanıcısıdır, sanmıyorum.

chrome'da ctrl + shift + n'ye bas.yeni sayfa açılacak.istediğin gibi yardır.hiç birşey farkedemezler..eğer firefox varsa toggle eklentisini indir.

hiçbişe kurma
mozilla da istediğini yap ardından işlerin bitince pencere üzerinde ctrl+shift+del yap tüm yerlere tik at tamam de sorun çözüldü çerez falan kalmadı nah anlar :D

diger herkesin belirttigi gibi private tab ya da private windows bu isler icin yapilmistir. ama sadece fotograflara bakmakla olmaz, video da izlemen lazim, aksi durumda kaydediliyor gecmise.

cd var cd var diyen adamlara dönmüşsünüz lan hepsiniz. çükünüz düşsün.

ctrl shift del chrome için de geçerli. bunu da not düşelim.

bu sayılanlar sadece fotoğraflara bakarken geçerli peki ya şeytan dürtüp de video izlerseniz?

edit: @melankomik "çükünüz düşsün" güzel bi noktaya parmak basmış.

Google chrome veya mozilla firefox indir. Ctrl+Shift+Del e bas ve çıkan ekranda her şeye tik koyup, en altta son 1 saati sil de :D

mozilladayken ctrl+d yap entera bas :D

yalnız firefox'ta tick atıp sildikten sonra o tick'ler orada kalıyor. adam kendi de düzenli olarak temizlik yapıyorsa (adamsa yapıyordur) bu ne lan cache'ler filan niye işaretli diyebilir. ondan öncelikle nerelerde tick olduğuna bakın sonra bulduğunuz gibi bırakın.

deism gibi.

deist gibi duruyorsun ama tam deist olamamışsın. kafan karışık sadece netleştirmen gerek bu tür olguları. burada netleştirmen çok zor birşey ama. biri gelir vardıra ikna eder diğeri gelir olur mu hiç öyle şey der daha da kafan karışır.

niye kendini kategorize etme ihtiyacı duyuyosun ki, yardır gitsin :)

(git: 167906)

böyle deist olmaz, deistler yaratıcı tanrıya kesin olarak inanırlar.

agnostisizm ile de yakından ilgisi yok, hatta hiç, zerre kadar alakası yok.

james keenan'ın dediği gibi, ateizme yakınsayan kafası karışık insan diyorum...

arkadasım oncelıkle senı cok ıyı anlıyorum .. zamanında bende senın gıbı ıkılemler yasamıs bırıyım ama ben hıc bı zaman ınanmamazlık etmedım hıcbırıne sadece olması gerektıgınden fazla sorguluyodum .. cocuklugumdan berı buyudugum cewrede hıc bı zaman oncelık dııldı dın .. cok fazla sorguluodum bılgı sahıbı olmadan fıkır sahıbı olan ınsanlar yuzunden ıyıce ıcınden cıkmaz hale gelıyodu ınandırıcılık kısmı .. kendı kendıme sawas werıyodum we bu sawasın tam ortasındayken belkı ınandırıcı gelmeyebılr ama tam 21 gece arka arkaya aynı ruyayı gordum .. hergece aynıydı ve bıseyler duyuyordum sureklı .. en sonunda bı sabah kalktıgımda kelımesı kelımesıne aklımda uyandım we nedır bu dıye arastrdıgımda daha once duymadıgım (bılıncaltı degıl yanı ) bı ayet oldugunu ogrendıgımde sawasım orda bıttı :) sımdı kesınlıkle ınanıyorum we daha guzel ıcınde bı huzur oluyo ınsanın anlmsızca .. umarım sende bırgun yolunu secmıs olrsun we o yol bnm yolum gıbı olur .. :)

(bkz: sübhanallah kardeş ibretlik bir paylaşım)

tutamadım kendimi.

@wampex +1

gece gece güldüm lan...

deizm'e bir adımdasın ama seni boşluğa çeken bi sebep var. yani tam inandım derken birşeyler okuyup ya da etrafındaki insanlardan birşeyler duyarak aaa tabiki tanrı, peygamber, kitap yok diyesin geliyor.

yaklaşık 1 yıl önce bende de aynısı olmaya başlamıştı. günde 5 vakit namaz kılıyodum, oruç tutuyordum ancak neden kıldığımı, inancımın sebebini bilmeden Allah'a kızıyodum (hani bunlara ne gerek var diye). yani müslümanlıktan bihaber olarak yaşayarak müslümanım diyerek ortada geziniyodum. malum sözlükte de ateizm ve evrim teorisi başlıklarında yazılanları okudukça ister istemez senin gibi arada kalıyordum.

bu durum benim için dayanılmaz hale gelince türkçe tefsirli (açıklamalı- yani bakara suresinin adının neden bakara olduğunu açıklayan kurandan)kur-an'ı kerim aldım. başladım okumaya ve okudukça kafamdaki sorular %90 oranında netleşmeye başladı. daha sonra etrafımda duyduğum, kendim cevaplıyamadığım eskiden de olduğu gibi beni inançsızlığa sürükleyen %10 luk kısımdaki soruları alo fetva hattına ve evimin yakınındaki camide görev yapan imam efendiye soruyorum. şu ana kadar cevaplıyamadığımız sorular yok, çünkü imam efendi bilmediği zaman o da hocalarına danışıyor.

eğer istersen kuran'ı kerimi türkçe oku, yani ben tavsiye ederim. karar senin şimdiden hayırlısı olsun.

dediğin deizm.
sende deist olmuşsun.
din iman toz duman be hafız ne uğraşıyon uyu uyu biraz unutursun, olmadı seyfi doğanay dinle bir de büyük aç bak sonra ne allah kalıyo ne peygamber,
bir kadeh atarsın peygamber olursun biraz daha içmeye devam edince nirvana denen ebeamısını ters açıdan gören pozisyona geldin mi orda dur.
takılma dostum böyle tırıvırı işlere. yaşamak güzel.

İnanmadığının bi sebebi vardır.Hayatında kötü bişey mi yaşadın ondan sonra inancını kaybetmişsindir.Hani bazı insanlar önce inanır sonra da hayattan kazık yiyince allaha inançlarını kaybederler ya seninki de öle bişey mi yoksa

zamanla hem fikirleriniz netleşip oturur. o zaman anlarsınız deist misiniz, ateist mi, agnostik mi yoksa bir din mensubu mu olduğunuzu.

yönlendirmek gibi olmasın ama inanan biri olarak dinin çok ciddi bir konu olduğunu düşünüyorum. bu noktada, yani benim inancıma göre bir ahiret hayatımız olacağı için senin de din konusunu gerçekten ciddiye almandan fayda görüyorum.

karar vermeden önce ciddi bilim adamlarının din kitaplarından faydalanmalısın. senin kafanı karıştıran şeyler temelde cehaletle ilgili şeyler. dinin felsefi bir boyutu da var ama insanlara bu boyutu ağır geliyor. malum sıcak ülke insanları azıcık kolaycı olurlar. genelde herkes basitçe "10 kez şu tesbihi çekersen cennete gidersin" tarzı şeyler duymak istiyor. kimse dinin özüyle ilgilenmiyor, okuyup araştırmıyor. bu da müslümanım diyen ama cahilce konuşan insanların sayısını çoğaltıyor ve kafası zaten karışık olanları dinden soğutuyor.

dini konuları ben de çocukluğumdan beri hep merak etmiş, senin sorduğun soruları defalarca insanlara sormuştum. hiç düzgün cevaplar da alamıyordum. cevapların kafamda netleşmesi 10 yıldan fazla zaman aldı. ama ben her soruma yavaş yavaş, vakit buldukça cevap bulmaya çalıştım. bir de mevlana'yı çok iyi anlamış birinden dinlediğim bir kaç detayı uzun zamanda kafamda sindirerek sorularımı netleştirmeye başardım.

Zamanında inancını tam anlamıyla yitirmiş, ve bu konu üzerine de çok giderek saçmasapan şeyler yapmış bir insan olarak söylüyorum, yürümekte olduğun yol pek iç açıcı bir yol değil. Ben zamanında felsefe, edebiyat ve sosyoloji üçlemesine çok fazla takıldığım sıralarda, inancımda çok büyük depremler oldu ve sonunda tam anlamıyla bir inkar haline geçtim. Bu tam 2 sene boyunca hiç değişmedi. Ezan okunurken hocaya küfrederdik, craddle of filth parçalarını full ses açardık, bulabildiğimiz her türlü insanla dalga geçerdik, tezlerini çürütmeye çalışırdık inanç konusunda. herşeyin rasyonel gerçekliğe dayandığını düşünür, ve bunca adaletsizliğin, bu denli yüce bir yaratıcının eseri olamayacağına, bunların toplumları kontrol altında tutmak için kurulmuş düzenler olduğuna inanırdık. Bunun yanında daha birçok konu ve alt başlık var ama burada açıklamak uzun sürer. Ama şimdi anlatacağım şeye dikkat et; öyle 22 gün rüyamda ayet okundu gibi birşey değil.

2008 yılının yaz ayında Work&Travel programıyla amerikaya gittim. Hesapta çalışıp kazanıp gezip tozacaktık. Ve orada o kadar çok olayla karşılaştım ki bana birşeylerin gerçekten kontrol edildiğini planlandığını hissettirdi. Orada çektiğimiz birçok zorluk gerçekten ilahi adaletle bize geri iade edildi, hayatımızı tekrar sorgulamamız, "şükretmemiz" sağlandı. Amerikan bankası(!) "yanlışlıkla(!) 400$ yatırdı hesabıma, ve asla geri ödemedik o parayı hesabı da kapattım gelirken. Amerika'da 3.günümde kaldığım yerin kapısında bulup karnını doyurduğum çocuk "şans" bu ki yaz boyunca orada olacakmış ve her darda kaldığımda (sokakta kalma tehlikesiyle karşı karşıya bile geldik) tereddütsüz bana borç verdi,yardım etti. Pedicab işi yapıyordum, çalışabildiğim son gün, öğlene kadar 40$ para kazanmıştım, gerçekten imkansız bir şekilde kaybettim o parayı, ve tekrar kazanmak için tüm gün çalıştım. O çalıştığım gece, - normalde sahilde bir yol üzerinde gidip geliyorduk bu aletlerle insanları taşıyorduk- sahilin hiç görmediğim iki ucuna da müşteri götürdüm, sonunu ilk defa o gece gördüm o yolun, ve o gece çok yüklenmekten bacağımı sakatlamışım, 4 gün bekledim,çinlilere masaj yaptırdım, elimden geleni yaptım, hiçbir şekilde bacağımdaki o kasıklık geçmiyordu ve türkiyeye dönmek zorunda kaldım. O işe girmek için çıktığım önceki işimle alakalı rapor edilmişim sponsor şirketime, sakatlandıktan 6 gün sonra ülkeden çıkmam gerektiği mailini aldım aynı gün, ve nihayetinde terkettim.

Nihayetinde burada aklıma gelmeyen ve anlatamadığım birçok daha olay ile, sanırım Allah bana geri dönüş yolunu açtı. Çünkü kafamda türkiyeye dönmemin "istendiği" ve bunun "sağlandığı" düşünceleri yerleşmiş olarak geri gelmiştim. Burda da olaylar cereyanını sürdürünce araştırmalarıma daha farklı bir yön verip, din insanlarıyla - ama yobaz olanlarla değil - konuştum, araştırdım. ama ilk kural şu : KOŞULSUZ İNANMALISIN. sonrası gelecektir inşallah.

Bunları anlattıktan sonra bir ateist olmanın veya dinleri ve Allahı kabul etmemenin sonuçlarını yazayım sana;

1- Hiçbirşeye güvenemiyorsun, tam olarak avunacak, teselli olacak bir destek bulamıyorsun.
2- Bu bir ateist ve cool çocuk olma özentiliği olsa bile, zamanla gerçeğe dönüşebiliyor ve gerçekten de ateist bilim adamları kadar çok bildiğini düşünüyorsun - en yakın arkadaşımdan biliyorum.
3- Ortak birşey bulamıyorsun insanlarla, çünkü müslüman bir ülkede yaşıyorsun.
4- Dinin sana getirdiği kısıtlamalardan muaf sanıyorsun kendini, daha sapkın, kuralsız ve tehlikeli bir hayat benimsiyorsun.
5- Dinin yıkıldığı beyninde, geri kalan çoğu ahlak sistemi ve yargı zincirleri kırılıyor ve salak gibi ortada kalıyorsun.
6- sonuç olarak BİR BOKA inanasın gelmiyor artık. PİÇ GİBİ kalıyorsun. O yüzden o kadar smart ass olmaya gerek yok.

Gelelim sorularına:

1- Evet açlığı oruçla anlayacaksın. Sürekli aklına eseni tıkındığın bir süreçte, sokaktaki insanın ne hissettiğini, yaşadığını asla anlamayacaksın. Çünkü inanmayan insan sadece kendinden mesuldur. Halbuki dinin temelinde - BU KÖTÜ BİRŞEY midir sana soruyorum - sosyal paylaşım ve yardımlaşma bulunur, oruç da buna birebir uygundur. Tutamayanlar fidye verirler - maddi yardım.

2- Namaz neden var? Çünkü temiz ve zinde olman önemli, namaz kılan insanlara bak, hepsi çok dinç insanlardır ve yüzleri apaktır. Sonra, namaz kılmak sana şimdi korkutucu görünse de rahatlatıcı bir dini ibadettir ve Allah'a kulluğunu sunduğun, nimetlerine şükrettiğin bir teşekkür biçimi ve sorumluluk ifasıdır.

3- Dua neden var sorusu çok saçma.

SENİ İMAJLAR YILDIRMIŞ, IDEOLOJILER ve BAZI BAŞKA ŞEYLER.
Ama şundan eminim, biz ne dersek diyelim, sen bize inanmazsın. Eğer sana nasip edilmemişse, ya da zamanı gelmemişse.Sen hiç görmeyeceksin.

"Ve biz onların önlerinde bir sed ve arkalarında bir sed meydana getirdik, öylece onları sarıverdik. Artık onlar göremezler."

merhaba. ben de zamanında senin gibi kafa karışıklıklarına sahiptim. çölde deve güder bir yandan da walkman'imden cradle of filth dinlerdim. sonra bi gün hira dağında ateist arkadaşlarımla trekking yapıp cool görünmeye çalışırken bana bi vahiy indi. kafamı karıştıran soruları da alo imam hattına sordum, çözdüm.

şimdi peygamberim. sübanallah.

uzun uzadiya tasvirlere gerek yok.

+1 @svarte daue

Yönlendirmek gibi olmasın ama oruç açları anlamak için tutulmaz. Aynı şekilde tüylerinizi diken diken eden kadınlar da erkekler tahrik olacak korkusuyla başlarını örtmez.

İslam inancında herşey Allah istedi diye yapılır. İslamda teslimiyet vardır, yani "bu doğrudur" ön kabulü ile başlarsınız, ve sizden bunlar istendi diye yaparsınız. Evet oruç tutarsanız açları anlarsınız, namaz kılarsanız daha zinde olursunuz vs. Allah'ın bu ibadetleri istemesindeki amaçlar arasında bunlar da vardır elbet.

Bu düzeltmeyi yaptıktan sonra deizme yakınsadığınızı söyleyebilirim. Ama ikircikli bir durumdasınız, üzerinde düşündüğünüz halde bir tanrının varlığına tam inanmadığınız için adını koymak mümkün gibi görünmüyor.

allahın varlığını kabul etmek ve buna inanarak yaşamak tabii ki şu anki hayatınızdan daha huzurlu bir hayat sunacaktır size. ama bence varlığı %100 kabul edilemeyen bir şeye inanıp huzurlu yaşamak mı sizin tarzınız yoksa sorgulamak, araştırmak ve belkide ölene kadar hiçbir zaman cevabını bulamayacağınız ve anlayamayacağınız sorularla meşgul olup stress'li bir hayat mı sizin tarzınız.. buna karar vermelisiniz. bu çok ince bir nokta ve sen daha çok başındasın. en ufak örneğiyle; daha allah ile din arasında bir bağlantı kurmandan bunu görüyorum. yani allah'ın varlığına inanmayıp ta din'i kurallara uyabilirsin. bu kuralların çoğu (hatta belki tamamı) doğru şeylerdir. mesela oruç tutmak denilen şey; bedeni ve ruhu disipline eder. sadece açları anlamanı sağlamaz. iyi birşeydir yani. bunun gibi bi dünya örnek.

geç bir cevap veriyorum ama bence ;

din ile ilgili(bilhassa islam) yazılmış kaynakları okuyun araştırın , fakat kesinlikle imana gel türünden şeyler söylemiyorum , eğer yeterince okudum ben , yine de bana göre değil dersen topuna inanma .
ama çok iyi araştır bence , yazılmış kitapları falan.

islamiyeti kabul etmek-etmemek meselesi değil bu. din konusu belli dönemlerde sorgulanır. ben zamanında namaz kıldım beş vakit, oruç tuttum vs vs sadakamı da veririm falan falan.. sonraları bir şeylerin içimi doldurmadığını farkettim ve türkçe meal kuran okuyup sorguladım: d vitamini ihtiyacımızı islamiyetin gereksinimlerini yerine getirirken (örtünürken) nasıl giderebiliriz? ya da şimdi saçlarım açık diye bütün erkekler tahrik mi oluyor ve günahı benim boynuma mı? allah insanı yazın sıcağında aç hele ki susuz bırakır mı? yazın 17-18saat aç ve SUSUZ oruç tutulur mu? namaz mesela: neden günde beş kere en az on dklık tapınmalarda bulunayım ki kendimi affettirebilmek için? yani kendimi affettirmek için günde en az bir saat ona yalvarmam mı gerekiyor? temiz bir vicdanımla bunu kabul etsem daha iyi olmaz mı? bir kere söylesem olmaz mı? namaz duadır derler. benim bir duamın etkisi diğer namaz vaktine kadar mıdır ki bu yüzden günde beş kere aynı şeyi söyleyip duruyoruz? hele bir de temizlik kavramı var: günde beş vakit sürekli ağzını burnunu çalkalıyorsun? mileti boşver ben beni yaratanla konuşabilmek için illa ki sümüklerimi mi temizlemeliyim/grip nezle haricinde kim burnunu siler ki? yaratıcı gerçekten fiziki şeylere bakıyor mu? yoksa önemli olan kalbimiz mi? vs vs

beni yaratan bu kadar insafsız olamaz diye düşündüm. ve ona inanmayı bıraktım. şimdi çok çok huzurluyum. çünkü farkettim ki insanı yargılayan şey vicdanıdır. bir insana özür dileten şey kitapta yazması değil vicdanına dokunmasıdır.

sonuç olarak burada yazanları yine kendin sindirecek, sorgulayacak ve bir sonuca varacaksın. inancını kaybetmeye başlamanla hiçi bir şeye (yaratıcı kavramı/kendisi dahil) inanmamak arasında fark vardır. şimdilik deist olarak kabul görürsün.

@freeze, fizik ile dini karşılaştırman anlamsız. işte kendin diyorsun, imtihanın sırrı işaret olmadan da inanabilmek diye. bilimde böyle bir şey yoktur, din kanıta değil inanca dayalıdır, bu inancı destekleyecek pozitif/deneysel/bilimsel hiç bir temeli yoktur.

madem ki hiç bir kanıt yok, kendi dininin hıristiyanlıktan, musevilikten ya da ne bileyim, bahailikten daha "doğru" olduğunu nereden biliyorsun? ben şu dakika bir tanrı uydurup ona inansam, islamiyet'in ondan üstün olduğunu nasıl kanıtlarsın? ya da eski dinlerin, roma tanrılarının olmadığından nasıl bu kadar emin olabiliyorsun ve daha ötesi, 2000 yıl sonra senin tanrın da mitolojiden farklı mı olacak sanıyorsun?

bir dost tavsiyesi;
biraz kuran ve incil okuyarak ateist olabilirsin evlat

yol gösterme gibi algılama ama okumaya araştırmaya devam et derim. tam oturmamış gibi herşey.

insanla zombiyi nasıl ayırd ediyorlar ki? kokuyla felân mı? yoksa eyle bi durum, koşarız paso. zâte şu an yaptığımız diycem de, pek bayık:)
nasıl ölüyor bunlar?

kadınlar ve çocukları güvene alırdık ilk. ondan sonra tanıdıklar, arkadaşlar akrabalarla ekip oluşturup savunma ve saklanma pozisyonunda savaşırdık ibne zombilerle.

facebook'ta zombi zulmüne hayır diye grup kurardım.

hm. öncelikle evdeki herkesi silahlandırırdım. varsa bi dabanca, yoksa ekmek bıçağı, uzun sopalar falan. ayrıca yine evde bulunan kolonya ya da benzeri yanıcı malzemeler, naylon torba, kumaş ve bant ile yanan bomba yapardım (zombi ya bunlar fire resistance düşüktür). balkondan yapılacak ilk saldırı ile şöyle arabanın çevresini temizlemeye çalışırdım. sonra arabaya atlayınca da (evden erzak taşıyacağız tabii) hemen şehir dışına, insanlardan uzağa. bi de radyo buldum muydu, izole bir halde zombi faslının bitmesini beklerdim.

oldu mu :) gerçi daha spesifik şeyler istiyorsun sanırım ama ilk aklıma gelenler bunlar.

en iyi plan en yakın marketi yağmalamak en kısa zamanda. sonra kendini kaçış imkanları yüksek bir binaya hapsetmek belli bir süre. mümkünse silah dükkanı da talan edilebilir ama bizim burda hiç yok. bir iki hafta ortalık sakinleşene kadar evde takılıp ondan sonra zombi avına çıkmak. eğer zombi tarafından ısırılan arkadaşım olursa da hiç acımam kafasını koparırım.

yav zombi dediğin insanları ısırarak zombiye çevirebiliyo sonuçta di mi?

o zaman şehri terketmek şart abi. sen ne kadar savunmalı yere geçersen geç bissürü mal adam olacak beynini yedirip zombiye dönüşecek. kaç tanesine karşı koyabileceksin ki?

kısaca nerde çokluk orada bokluk diyorum ben. erzak, silah, araba, sonra da ver elini dağlar dağlar.

eski sevgili zombi olmuşsa gidip onun gafayı kopartırdım. olmamışsa atardım zombilerin önğne orospuyu.

bir de şey var. ısırılmış, yani enfeksiyonu kapmış en yakın arkadaşı veya anayı babayı vurur muydun? kafasını keser miydin? filmlerde olunca sonuna kadar bekliyolar ben de vursanıza mınısktimin gerizekalıları diye söyleniyorum ama gerçekte olsa ben de sonuna
kadar beklerim herhalde. anayı babayı ne vurucam lan.

edit: o iknci soru sonradan eklendi lan. sanki ben o soruyu görmemiş gibi ''bir de şey var'' diye giriş yapmış gibi gözüktüm. ben yazdıktan sonra eklendi o. yanlış olmasın :)

ya internetten rp oynansa keşke yav.

zevk almaya bakardım hocu. fazla uzatmadan bende zombi olurdum

ilk önce elime kasap bıçagı döner bıcagı evde buldugum silahı alırdım. sonra bir şekilde ateşli silah bulmaya bakardım. mını siktigim amerika gibi değil ki adam başı silahcı olsun. ama merak etmeyin. yüce türk ordusunun defans bariyerlerinde felan silah bulurduk. boş askeri konvoyların etrafında sılahlar olurdu. onları alıp yoluma devam ederdiim. yanımdaki insanlar ya yakınım olur ya da başının çaresine bakabilcek kişiler. grup 5 kişi 6 kişi.

aa bak hiç aklıma gelmemişti lan. ankara'da bir sürü ordu merkezi var. kapısında bir sürü asker bekliyor. silahı nerden bulacağımı bulmuş oldum. girerdim kara kuvvetlerine orda takılırdım. kenarda köşede tank bile vardır lan :D

aile sevgili eş dost ısırılınca yolumu ayırırdım en azından. eline bir silah hadi peder bey hepimizin iyiliği için bu naş naş derdim.

@ayiadam işte olm hayatta kalman için hertürlü kafayı çalıştırman lazım.

kendimi eve kilitleyip, kapının önüne dolap falan koyardım, 7. kattayım nasıl olsa, buzlukta da baya yiyecek var, bir süre böyle idare ederdim. ses falan cıkarmaz, arada pencereden bakardım sadece.dışarı çıkmak, silah bulmak falan çok uzak bir düşüncelermiş bana, şimdi anladım.

abi o durumda ordu merkezine falan sokarlar mı la? hani half life'ta vardı ya, özel timler gelince canavarmış insanmış sallamadan hallediyorlardı herkesi. ben siksen silahı olan adamın yanına gitmem o karambolde. bombayı bile indiriverirler kafaya, iş kontrolden çıkmadan temizlensin herkes diye.

babana bile güvenmicen olm. bi elinde dabanca bi elinde makarna şehirden kaçmaya bak.

@pinking of you hocam olaya tamamen realist bakmışsın bir şukum olsa sana verirdim . ama harbi çıkmak lazım bro açlıktan ölürsün.

@dekila hocam haklısın silahı olanın yanına yaklaşma. şey vardır ama. askerler bariyer kurmuştur ama kaçı zombileri bizim kadar biliyorki belliki ölmüşlerdir . onların yerde duran silahları falan var onları almak lazım. orduevine sokmazlar ya da sokarlar yine tehlikeli içeride zombiler olabilir çünkü.

kesin lider olurdum lan. arıza çıkaranı falan direk vururdum eş dost değilse. öyle it kopuğu da gruba dahil etmem. ama çıtır manita falan varsa hemen alırım gruba zombiler yiyeceğine ben yiyeyim demi :DDD

evdeki silahları sayayım bir tane bambu kendo sopası, ingiliz anahtarı, bir kaç demir ve tahta sopa, bir dolu bıçak.

apartmanda üste çıkacan ama en üstte olmayacak. gerektiğinde iki tarafada kaçabilmek lazım.

demir sopalardan birini kapıp gider yağmalarım güvenlik falan sikerler. makarna konserve su ne varsa alırım. zombi çıkarsa da amına korum.

tabi gidecen olum askeri üsse. amerikan askeri onlar vurur acımaz da bizim asker vurmaz. bana bir silah verseler yeter sonra çıkar giderim.

@ayiadam hocam beni görsen gruba alır mıydın. zombiler konusunda çok tecrübeliyim bir dolu film izledim desem.

@wessago

valla kalıbına göre hacı. çok şişmansan elendin. zayıfsan alınma şansın yüksek. bir de gözlere bakarım çok korkusuzsan almam manyak oluyor öyleleri az biraz tırsmış olmak gerekiyor. valla bizde filmlerden biliyoruz işte ama tek başıma da direk karar veremem gruba sorarım eşitlik falan çıkarsa baskı yapar aldırırım. hadi gene iyisin torpilin de var :D

apartmanda ya da bir sitede mahsur kaldık diyelim. zombiler de sonsuz sayıda değilse sonuna kadar mücadele ederdik. madem pek zeki değiller, gerilla taktiğiyle öldürmeye çalışırdık herhalde. medieval total war, rome total war'daki kale savunmalarından öğrendikleriklerimi uygulamaya çalışırdım:D duruma göre hacı. saklan saklan bir yere kadar. 10 gün saklandın yiyeceğin bitti diyelim mahsur kaldığın yerde ne yapacaksın. aç susuz savaşamayacağına göre aktif savunma ile savaşmayı tercih ederdim.

@ayiadam zayıfım çok hızlı koşarım. şişmanları ben olsam alırdım benim için avataj.

@baldur olm sen kesin ölceksin. zombi bunlar ya hem sen tek başına yapabilirdin kim sana yardım edcekki

tek başıma mahsur kalmıcam olm başta da dediğim gibi en güvendiğim, en çok yakından tanıdığım insanları çağırcam ya da ben gidicem bir ekip kuracaz ve öyle savaşçaz işte. tek başına zaten kesin ölürüm:)

gider marketten bir dolu deodorant ve ivir zivir alirdim. "ev hanimlari icin pratik alev puskurtucu" yapip etraftaki insanlarin silahlandirilmasina yardimci olurdum. hem parayi kirar hem de kizlarin gonlunu fethedip mahallenin kahramani olurdum. olaylar bitince de parayi kizlarla yerdim.

bu benimkisi kapitalist pic yaklasimi oldu biraz ama maksat da zaten farkli fikirlerin kaynastigi bir ortam yaratmak degil mi...

zombieland filmini daha yeni izlemiştim (belki sen de filmi izleyip soruyosun bilmiyorum gerçi).. izlemediysen önce onu izle, kuralları öğren derim :)

expendables ı yeni izledim gaz modundayım şu an içimde bi jason statham var sormayın şöyle şeyler ekmek bıçağını alıp yardırırım lan

@lordofdream o filmi izledim kurallari da biliyorum. cok tassak filmdi ya .

(bkz: 27 ağustos 2009 istanbul'da zombi istilası)
burda bahsettiğin şeyi sözlükte yapmaya çalışmıştım daha önce. amaç herkesin zombi istilası önkoşulunda yapacaklarını yazmasıyla interaktif bir hikaye oluşturmaktı. ancak böyle olmadı, kişisel olarak gitti.

neyse, zombi istilası eylem planlarım var. onları uygularım direk ve hayatta kalırım. sizlere de tavsiyem hazırlayın kendi planlarınızı.

bir ipucu vereyim size; denize bakın, denize... :)

@jack onun hepsini okudum ben daha once. cok guzel yazmistin lan cilgin subay falan hehe

@wessago

verdin mi şuku mu?

eylem pilanı şart gençler.

ben almazdım. 1200 lira ikinci el bir bilgisayara yatırmak için fazla bir para bence.
bir de, normal macbook ların kasası çok dayanıklı olmuyor diye duydum. aluminyum pro olsa düşünülebilir.

1200 fazla evet ama bilkomun yaptigi hayvani kazikla TRde sifiri 4000tl yapiyor. hesabimda 750 var en fazla 200-250 daha cikarim macbook icin o yuzden kafama yatti bu.


ama 1 mayistan beri ilanda ya satildi ya da bi pislik var isin icinde gibime geliyor

1000 usd'ye sifirni abd'deden alsan? yani giden biri varsa tanidigin...

ektekine baktim: pili yakinda olecek (omrunu doldurmak uzere), optik surucusu calismiyor, icinde hd'si olmayan kutu var ne gerekse disaridan fw drive baglamis, bir sebepten topcse'i degistirmis, hadi remote'u bosver zaten kim kullaniyor ki?

bende onunkinden 9 ay eski macbook pro var, gecen pilini degistirdim o kadar. ha bir de fanlari degisti ama garanti suresi icindeydi, para vermedim. ayrica bundan once macbook'un atasi ibook kullanmistim plastik case, hala calisir.

diyecegim o ki bu kotu kullanilmis gibi geldi bana. 750'ye degmez.

edut: ah bi de bunlar 2 gb'den fazla ram'i desteklemez, bosuna ram masrafi yapma. yine abd diyecem ama orda hakiki az kullanilmis ikinci eller yari fiyatina gider. yani bir temas noktan varsa kacirma. bazan duyuruya da dusuyor

hmm 2gbdan fazla desteklemiyorsa isimi gormez 3gb lazim.. hesapta 750 tl var iken baska bahara kaldi desene...


peki bunlara ne dersin?

www.sahibinden.com?

www.sahibinden.com?

no avalon, 2 gb üstü desteklenmez demişsin ama apple store'da 4 gb ile sipariş edilebiliyor? standart 2 gb ama seçtikten sonra gelen configure kısmında 4 gb seçeneği var.

bir de, fırsat olsa yapardın herhalde ama yine de hatırlatayım, amerika olmasa da olur, avrupa'da filan yok mu bir tanıdık, tanıdığın tanıdığı filan abi? böyle ikinci el uğraşacağına, hele bir de öğrenci bulursan eğer öğrenci indirimi ve vergi iadesi ile birlikte burada 2. el aldığın paraya cillop gibi sıfırını alırsın ya. vallahi içim yanıyor burada mac'lere verilen paraya.

edit: avrupa için abartmışım biraz evet. amerika'dan alınırsa ikinci el fiyatına gelir bence ama.

dekila olmeka o yazdigim modeli ile sifir arasinda baya bi fark var ben de okumustum 2gb ustu desteklemedigini.

ayrica evet italyaya gitme ihtimali olan bi tanidigim var vergi indirimiyle farkedebilir bir bakayim

ha eski tip macbook olduğu için mi desteklemiyor 4 gb? ben genel olarak macbook'larda (pro olmayanlarda) olmuyor sanmıştım, o yüzden şimdiki modeli örnek verdim 4gb diye. pardon :)

ilandakini de 1000 lira görmüşüm, tekrar pardon, pek yardımcı olmuyorum galiba. neyse kolay gelsin :)

@dekila, yeniler destekliyor ama linkteki ilk cikanlardan... 4 senelik alet, ben de ayni zamanlarda almistim ondan biliyorum :)) yoksa simdikilerin en az 4 gb desteklemesi lazim

@erich, son iki post ettigin daha mantikli, en azindan 1000 tl'yi cope atmamis olursun bence. ozellikle beyaz olani arastir derim, ozelliklerine gore daha yeni bir makine

zevklidir zevkli. çok oynayan ve başlayan var. ben yeni yeni bayıyorum ki baktım 2100 küsür saat oynamışım.

aldım gitti ama 8 gb nedir arkadaş yav. neyse başladık hadi :)

makyaj çantası gibi taşımak çok mantıklı değil çünkü. çantaya yöneliyor herkes

işe yarayacak bi şey değil gerçekten kılıf. netbook boyuna göre ufak çantalar var. kılıfla aynı para ve hem kılıfın gördüğü işi görüyor hem de yanında şarj aletini...vs yi taşıyabiliosun.

Laptoplar için değil de Netbooklar için olan kılıflar çok tuttu. Hatta kadınların çoğu netbooktan çok kılıfını seviyor :)

şarj cihazını unutmayalım, unutturmayalım.

kılıfı netbook'u sırt çantasına tıkışlayacağım zaman kullanıyorum ben çizilmesin diye.

aynen, sırt çantasına koyarken kullanıyorum ben de.

Laptop çaldın d kılıfını mı arıyorsun?

o denon'lardan var bende, daş gibim. mp3'ten flac formatına geçişim şerefine almıştım, çok memnunum, tavsiye ederim. bir tek ses kalitesi değil de, o ince plastik yerleri falan biraz narin geldi gözüme ama bi yamuğu olmadı şimdiye kadar.

eğer ses vermesin istiyorsan px200'leri bi forumlarda araştır bence, on ear kulaklık ya, kesin ses veriyodur onlar dışarı. gerçi benim denon'lar da on ear olarak geçiyor ama kulaklarım mı küçük nedir, gayet de kapatıyor her tarafını, rahatsız da etmiyor, ses alıp vermiyor.

bir başka güzel yanı da, dışarıda kullanırken de nispeten kibar bir görüntüye sahip olduğu için uzaylı muamelesi görmüyorsun. ya da daha az görüyorsun diyelim, o circumaural sennheiser'lara göre.

bir de, o sennheiser 555 açık bir kulaklık, yani dışarıdan ses alır, ses de verir sanıyorum. öylelerinin ses kalitesi daha iyi oluyormuş ama ses izolasyonundan kaybediyor işte.

şu siteyi tavsiye ederim : www.headphonereviews.org

ek: on ear -> kulak üstünde duranlar.
circumaural -> kulağı çevreleyenler.

bir de o açık kapalı olayına dikkat edersen süper olur, ben neredeyse açık bir kulaklığa bilmeden birsürü para verecektim.

parayı adresinize gönderirler.

verdik derken kaç kişi ;

hesap numaranızı vermeyi unutmuşsunuz, onu da gönderin de bir an önce para geçsin hesabınıza.

merhaba, ben nijerya devlet başkanı goodluck ebele jonathan. kredi kartınızın arkasındaki 3 haneli güvenlik kodunu yazmayı unutmuşsunuz.
yours truly,
dr goodluck

bişey olmaz korkma. bütün verdiğin bilgi bu kadar dimi? bidaha da öyle parayı buldum diye sevinip sağa sola verme kişisel bilgilerini :)

küsuratlı söylemişler ki salladıkları belli olmasın.

verdigin bilgiler dediklerinden ibaretse bir sey olmaz.
normal prosedurde parayi sana havale edebilmeleri icin gereken masraflari falan isteyecekler. ardi arkasi gelmeyecek sunun icin 1000$ bunun icin 2000$ lazim falan diye diye koparabildikleri kadar koparacaklar.

internete hosgeldin.

dede? sen misin?

cep numaranı başına +90 koyarak yazmadıysan havayı alırsın. adamlar en ufak özensizlikten kıllanıyorlar. başka bir mailden farklı biriymiş gibi tekrar gönder

size bir hesap numarası vericem. bu hesaba 100 tl yatırırsanız nasıl kurtulacağınızı söylerim.

ben 50 tl'ye de söylerim.

kimsesiz cocuklara 5 tl bağışladığına dair dekontu taratıp buraya koyarsan, bir şey olur mu olmaz mı söylerim.

öss'ye bakmıyorlar, not ortalaması ve finans çok önemli. özellikle de finans okul ücretini yok ben çalışır öderim falan demekle kapatamazsın. onlara güvence vermen lazım. hem italyanca hem ingilizce bölümler var. seçeceğin bölümle alakalı biraz. ama italyan ingilizcesi çok enteresandır onu da bil. italyanca bilmeden okul dışında çoğu yerde çalışamazsın. kısaca paran varsa gidersin. bu kadar basit

össde barajı aşmanız yeterli okullara başvurmak için

- OSS'de baraji as
- En az 15 senelik egitim gecmisin olsun (yani her halukarda Turkiye'de uninin birinci sinifini okuman gerekiyor. (hazirligi seneden saymiyorlar)
- Cebinde paran olsun (Mesela Milano icin 1000€ aylik, Guney icin 750€ yeter)
- Italyanca bilgisi sart (konsoloslugun Italyanca sinavini gecmen lazim bu da en az 4-4 kurluk Italyanca demek)
- Ingilizce bolum Laurea denen 3 senelik lisanslarda yok denecek kadar az (sen yok say hatta, bi tek Bocconi'de Bologna'da var ve paralilar, cok para)


Sen simdi buradaki bir uniye kaydoluyorsun, o bir sene boyunca uni'ye gitmeyip Italyanca kursuna gidiyor ve Italyanca ogreniyorsun (hizlanidirlmis kurlarla birlikte bi 5 kur alirsin).

Sonra Mayis Haziran gibi konoslosluk uzerinden okullara basvuru yapiyorsun, Italyanca sinavini geciyorsun, Eylul basinda okula gidip onun da yapacagi Hem ıtalyanca hem de bolum sinavini veriyorsun ve kaydoluyorsun

eyyorlamam bu kadar
Haydi hayirli isler

para mevzusu çalışarak hallolmaz mı yani? ücretsiz üniversiteler yokmu burdaki gibi sadece yatak&yemek masrafını ödesem olmaz mı?

italyancayı da g.tümü yırtarım yine öğrenirim en az 2 senem var daha zaten(bi sene lise 4 bi senede üni 1 olarak).

bi de, italyan üniversitelerine girmek için hazırlık hariç 12 yıl okumuş olman gerekiyor. şimdi sistem nasıl bilmiyorum uzak kaldım ama bizim zamanımızda (çok değil lan 4 yıl oldu :) ) ben direk giremiyordum mesela, lisede 1 hazırlık + 3 normal yıl okuduğum için. bi sene de üniversite oku gel diyorlardı.

edit: yazılmış zaten pardon. ama 15 yazılmış? işte 8 sene artı 4 sene lise, veya 8 sene artı 3 sene lise artı 1 sene üniversite. hazırlık senesi sayılmıyor, lisede de üniversitede de.

bi de italyanca o kadar kolay değil bak baştan söyleyeyim :) gerçi kafaya koyunca 2 yılda rahat öğrenilir. öss filan da çalışmayacaksan.

bir sınava girmen gerekiyor, geometri, matematik, işte genel kültür soruları var. sınav italyanca. politecnico di milano'nun sitesinde sınav örneği, yıllık ücret gibi bilgiler vardı en son. (polito.it) (edit: torino'nunkini vermişiz :) polimi.it olacak)

bu arada bunlar 3-4 senelik bilgilerdir ve politecnico di milano için daha çok. sayısal öğrencisiyim.

bi de yıllık ücret ailenin gelirine göre değişiyordu sanki yav?

"Politecnico di Torino" çalışma imkanları da sunuyormuş(dekila'nın linkindeki)

"On the average the employment offered by the Politecnico implies from 50 to 150 working hours and the salary goes from 9.30 to 11.40 Euros per hour."

diyorlar. yetmez mi bu orda okumak için? aileden de destek gelir biraz sanırım. ailenin geliri de şöyle; anne(öğretmen)- 1.500 baba(topoğraf)- 3.000 bide ev var kirada o sayılır mı bilmem oda bi 500 var. bi ben varım bide 9 yaşındaki kardeşim var.

bana gitmez gibi geliyor, macbook pro filan olsa kullanan çok olur da air dediğin zaten artis laptop, alacak olan sıfırını alır yav

1 haftada sıfırını bile satman imkansız.

pro yu satarsın da air elinde kalır.denemek icin ilan ver gittigidiyor ve sahibinden.com a...

Bence sen birkaç ay kullandıktan sonra satmak istemezsin o aleti. En azından ben pro'mu satmayı hiç düşünmüyorum.

evet. mümkündür.

mümkündür alabilirsin. sıvı bişey olmasın içinde. 8 kiloya kadar el çantası alabilirsin yanına.

8 kiloluk sırt çantası ile bir kaç defa bindim. sorun çıkarmamışlardı.

sırt çantası değil işte, biraz büyük bir çanta yani spor çantası. o yüzden ikilemde kaldım.

ben hep yanımda taşırım o tarz bagajı... inince on saat bagaj beklemiyosun en azından. uçakta başının üstündeki dolaplara koy tamamdır.

alınır bence. en fazla o metal raflara sokmanızı isterler kontrol için, zaten dolu olmadığı için sıkıştırır sokarsınız. (kilonun yanında boyut sınırı da oluyor çünkü) hatta sizinki küçük yav hiç bişey olmaz.
genellikle insanlar dana gibi tekerli bavul bile alıyorlar yav sorun olmuyor.

mühim olan internet kafecinin aldığı caps mi yoksa 2 kızın adam öldürmekten bahsetmesi mi?
adam internet kafecidir ve kafesiyle ilgili önlem olarak log programı koymuştur, kilit kelimeler arasında seks,öldürmek vs vardır ve öldürme kelimesi geçtiği için de program bana uyarı verdi bende caps aldım, başım derde girmesin diye yanıt verebilir.
ama adamın tabi bu mevzuyu neden yayımladığı da ayrı konu...

evet bilişim sucudur. iletişimin gizliliği diye temel bir insan hakkı var.

lan öyle adam öldürmek derken. yani tam degil lan capslere bakip siz karar verin dicem.

bir şey çıkmaz bundan. adamın inkarına kalmadan ispat edilemez derler. olay dava aşamasına bile gelmez. bu arada internet kafeci niye kızın müşterisi?

ya adam incide nickiyle bunları paylaşmış . bilgisayarında o loginler görülmez mi ?

bence ispat edilebilir


i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com

@8 easy steps hahahaahha:)

lan trolling için değil di mi bunlar?

vay vay vay neler dönüyormuş be

olm valla trolling degil lan . malın teki paylaştı bunu incide amacımız onun cafeyi kapattırmak

öncelikle her bilgisayar vasıtasıyla işlenen suç bilişim suçu değildir. yineliyorum: bir suçun bilgisayar üzerinden işlenmesi onu bilişim suçu yapmaz. neredeyse çocuk pornografisini bile bilişim suçu sanıyor insanlar. ota boka bilişim suçu diyor millet. öte yandan, bilişim suçu olmasa da evet bu bir suçtur. haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturur. (tck m. 132) yanda tikimi isterim ama.

yazismalarin yapildigi makine de deep freeze yuklu o nedenle yazismalarin kendi yapildigi makinede depolanmasi mumkun degil. bununla beraber, admin makine muhtemelen vnc ya da benzeri bir programla capslemis konusmalari. iletilerde tarih-saat damgasi yok ama o kayitlara da msn uzerinden ulasilabilir. capslerin nereden ve hangi makinede yuklendigi bilgisine de ulasilabilir.

gelelim hukuki duruma; burada bilisim sucundan cok, microfiction'in belirtigi gibi haberlesme gizliligi ve ozel hayatin ihlali gibi durumlar soz konusu bu konuda bir avukat danismaniz daha faydali olacaktir.

aman birbiriyle karıştırmayın :) ikisi de tatlı likörler, birisi meyveli diğeri kahveli viskili. bayaa çorba olur yani.

sheridan's zaten kremasıyla birlikte geliyor, üzerine bir de votka ve buz koyarsanız white russian olur mu ki acaba? kahlua ile yapılıyor ama sheridan's da olur gibi geldi, bilemedim.

vodka+sprite+sheridans seklinde deneysel yaklasimlarda bulunulabilir.

ya da en iyisi siz www.webtender.com'a bakin

ikinci el mi sıfır mı? ne tarz gitar kasaları hoşuna gidiyor? floyd rose gibi hareketli köprüsü olan bir gitar mı, yoksa sabit köprülü bir gitar mı? mesela gitarın kolunu kullanmayacaksan hareketli köprüsü olan gitara gerek yok, tel takması akort yapması vs uzun sürer.

floyd rose'un telleri gerdikmekten başka bir artısı varmıdır.kilit sistemleri falan var sanırsam akort olayı için onlarada dikkat etmelimiyim? ikinci el falan da fark etmez ama gitara bakmam lazım tabi bi.

floyd rose'un olayı tremolo kolu kullanılan gitarlarda akordun (akor başka akort başka bu arada) kaçmasını önlemek için yanılmıyorsam. yani özet geçeyim, vıcı vıcı yapacaksan gitarda (satriani) floyd rose'lu al, sustain'im bol olsun diyorsan sabit köprü al.

bi de cort x6 al abi diyen adam eksik kalmasın :)

cort x6 al abi.

cort viva gold. boşver bence x serisini. x serisindeki tek düzgün gitar custom x, o da bütçeni aşar sanırım.

floyd rose'lularda cort viva gold güzeldir evet. sabit köprüde ise cort z 44 (lespaul'e benzer gövde) ya da cort kx1 (katana) (kx1'in fiyatı biraz yüksek ama bir alt modeli olan kx5 ile arasında dağlar var)

2.elde bir kaç senelik olanları bulabilsen daha iyi olur, üretim koreden endonezyaya kaydı çünkü.

floyd rose'da cuvcuvcuv sesleri yaparken akort kaçmasın diye üst eşikte kilit olur, altta teli sıkıştırdığın saddle'a da kilitlendiğinden çift taraflı kilit sistemi deniyor sanırım. ama floyd rose şarkı sırasında çok kullanırsan illa ki akort kaçırır bir kaç şarkı sonra. çünkü ne kadar kilitlersen kilitle, telin kendi esnekliği, gerginliği vs değişiyor floyd kaçırmasa bile tel yüzünden gidiyor akort :)

yok ben cuvcuvcuv yapmıycam diyorsan, floydlu gitara gerek yok. (fazladan elimin altında dursun bir gün işe yarar diye düşünmemek gerek, kullanmıyorsan alma, ileride tarzının gittiği yere göre seçimini yaparsın zaten, daha iyi bir gitar alırken öle alırsın)

bu arada gilmour'un stratı sabit köprülü değil tremolo'lu. hareketli yani. floyd rose'a göre daha az agresif kullanıma müsait bir köprü. malmsteen ve gilmour'un gitarında tremolo var, satriani ve dimebag'in gitarında floyd var. zakk wylde ve marty friedman sabit köprü.

mesela sabit köprü istiyorsan şu gitarı al www.turkrock.com

sonra tünelde fatih ustaya götür bakımını yaptır. mis gibi gitarı ucuza almış olursun.

fatih usta akdeniz müziğin karşısındaki sokaktan girinceki giriş katta var olan gitar tamir eden amca mı?

-ayrıca bir de- bugune kadar hep klasik müzik çaldım durdum.
haliyle klasik gitar kullandım fazla girmedim elektro falan.
klasik gitarlarda bu fiyat aralığında (200-300 arası)
valencia birde yamaha vardır güzel olan
ama 100-150 milyon daha verip (bulursanız) admira alırsınız ki kendisi saf kan ispanyoldur
ve hayatınız boyunca başka bir klasik gitar almanıza gerek kalmaz işi abartıycaksanız.
bir kere almak istediğimden dolayı bu mereti, bana elektronun admirasını söyleyene kocaman bir şuku vereceyum. :)

Valla Fatih usta'nın yeri, tünelden inerken otopark var otoparkı geçince ilk soldaki sokağın sonuna doğru sol tarafta, ayrıntısını bilmiyorum, yer de tarif edemem pek zaten.

Şimdi şöyle bir şey var. En iyi gitar diye bir şey yok. Bi adam ince saplı başka biri kalın saplı gitar sever, gitardan istedikleri ton beklentileri farklıdır, beğendikleri kasa şekli farklıdır. Göreceli bi kavram en iyi.

Dinlediğin ve çalmak istediğin gruplar ya da gitaristlerden örnek verirsen bu fiyat aralığına hangi gitarın daha uygun olacağı biraz daha netleşir.

www.eksiduyuru.com

tam değil galiba ama burada baya iyi cevaplar vardı.

anam :) soran olmamıştır diye aramamıştım, kapak olsun bana.
şuku & kilit.

edit : ı ıh. tatmin edici bir cevap yok orada. eğer fikri olan varsa buyursun :)
.

sorunun tam cevabini bilmiyorum ama sunu hesaba katman gerekir deneme yaparken:
insan aslinda gordugunu sandigindan cok daha azini gorur. Mesela su anda bu yaziyi okurken gorus alaninin disinda (yanlarda) falan olan seyleri aslinda gorebildigini saniyorsun ama gordugunu dusundugun seylerin cogu beyninin onlari suni olarak tamamlamasindan ibaret (bkz: pattern matching) (o bolgelerde bir hareket oldugu zaman ise evrimsel gerekcelerle ilgimizi direk oraya kaydirmamizi saglayan mekanizmalar mevcut refleks olarak. Hareket algisi icin bilincli gorme eylemini koordine eden duzenekten farkli duzenekler de var beyin icinde.) Netlik de benzer sekilde illuzyonlara gebe.

Alan derinliği ile ilgili değil ama ışık ile ilgili bir şey söylemem gerek. Gözümüz ışık kullanımını sadece irisi büyütüp küçültmekle değil rodopsin denen protein ile de ayarlıyor. karanlık bir ortama girdiğimizde ilk başta her şey karanlıkken birden rodopsin sentezlenmeye başlanıyor ve görüntü yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. karanlıktan aydınlığa çıktığımızda da görüntünün düzelmesi için rodopsinler yıkılıyor.

haklısınız, ancak benim sorduğum olay daha basit bir mekanizma ile ilgili. Şöyle basitleştireyim soruyu, eliniz havadayken işaret parmağınızı kaldırın ve tek gözünüzle parmağınızın ucuna bakın. arkaplanı flu göreceksiniz. eğer ki bu işi karanlıkta yapıyor olsaydınız iris açılacağı için arkaplan daha mı bulanık görünürdü?
(tabii bu sırada gözünüzü oynatmıyorsunuz. yani arkaplan flu mu dur bakayım derken gözünüz oraya netleyecek ve net göreceksiniz. o hataya düşmeyin)

fotoğrafta bu olay oluyor. gözde de oluyor mu?

güve olmasın? mutfakta bir şeyler bozulmuş olabilir, kavanozları falan bir kontrol edin, mercimek olur, pirinç olur vs.

bilemiyorum ki heralde olabilir sanırsam galiba ? peki nasıl kurtulucam bunlardan?

Aaaaa valla bu soruyu ben de soracaktım.Onlar kesin kelebek değil. ve ben gördüğüm yerde gebertiyorum. bugün tüm mutfağı temizledik ama nerden çıktıkları belirsiz.
lanet olsun diye mutfakta ne varsa atacağım o olacak

güve gelmesin diye dolaplara naftalin koyarlar bir de at kestanesi konduğunu da gördüm fakat işe yarar mı bilmiyorum.

bakliyat mamulleri eskiyince guvelenir, kurtlanir. mutfaktaki uzun soluklu yiyeceklerinizi cam kavanozda saklayin ve raflardaki yiyecekleri de yaz aylarinda kontrol edin, boceklenmis olabilir. naftaline ek olarak, mutfak icin yukardaki onlemleri alabilirsiniz.

öğrenci evi böceği onlar, normal evlerde standart olan temizlik prosedürleri, vay efendim gıda maddelerinin bozulma süreleri ve saklanma koşulları, çöplerin ideal toplanma ve atılma periyodu gibi şeylerin bilinmemesinden kaynaklanıyor. en azından benim hipotezim budur.

temelleri öğrenmeniz pek de zor olmasa gerek google'dan şu başlıklara baksanız yeter başlangıç için:

temel objektif bilgileri (diyafram değerleri - balık gözü / geniş açı / 50mm / tele / zum / macro vs.)
diyafram / alan derinliği
enstantene
ISO (sensör/film hassasiyeti - ASA)
beyaz dengesi (ışık rengi)

elimde "temel fotoğraf ders notları" adıyla pdf dosyaları mevcut. en temel bilgiler basitçe anlatılmış, yeterli olmayabilir belki ama başlangıç için iyidir. diyafram, enstantane, ISO, kontrast, netlik nedir ne değildir anlatıyor en azından.

mail adresine yolayabilirim.

kullanim klavuzunda dedigin seyler anneye anlatir gibi anlatilmis zaten.

rezonans ayarı niye MR mı çekeceksiniz
ehehehe

@kayranın kedisi: kullanım klavuzu kayıp .
@saint marla: ders notları çok güzel olur, mail imi veriyorum şimdi..
@ yuto: google dan araştırıyorum hemen..

alan derinliğini unutmuşum ona da bakıver yiğidim

diyafram/ alan derinliği demişsin zaten unutmamışsın :)
eyvallah..

nikonun kendi sitesinde pdf halinde var kullanim klavuzu.

ben de benzer birşeyler arıyordum sony ericsson naite diye bir telefona denk geldim. söylediklerine ek olarak 3g'si de var, ve hepsi burada fiyatı 279 lira. bir bokluk var gibi geliyor ama bilemedim, eğer sorunsuzsa alacağım kesin.

www.hepsiburada.com

philips xenium serisine bir bak derim. birkaç modeli var aradığın özelliklere sahip, muhtemelen de 300 liranın altındadırlar.

350'ye çıkabilirsen şu var
www.hepsiburada.com

nokia 5130 xpress music. 260 lira.

www.hepsiburada.com

samsung s5200 var aradığın özelliklerde, hediye etmek için aldım birine darty'den 220tlydi. teknosa da 260 falan.

www.hepsiburada.com

nokia' dan şaşmayın. 5130, 2700, 2730 gibi modeller var. 5130 ideal gibi duruyor. geçenlerde 228 lira civarına inmişti ama şu an 248 lira: www.vatanbilgisayar.com(mavi)/productdetails.aspx?I_ID=37296

gece çekilen fotoğraflarda ayarlarınız otomatikse makine iso değerini yükseltmiş (karıncalı görüntü) ve diyaframı açmıştır(arka planın net olmaması)

gece çekim yapıyım ama bunlar olmasın diyorsanız en azından iso yu kendiniz ayarlayabilirsiniz. iso değeri sensörün ışık hassasiyetini ifade eder ve yükseldikçe görüntüde noise denilen karıncalanmalar artar.

makinenin kendisi. d3000'ler gece çekimi yaparken arka planı net gösterme konusunda zayıftır. d5000 ile bu sorun çözüldü ancak onda da güneşe doğru fotoğraf çekerken her şeyin karanlık çıkması problemi var.

iso ayarını manuel yapıp düşük tutun bir de malum ihtiyacınız olan enstantene değeri uzayacak ondan tripod falan artık..

makinelerin kendisine ait formatı vardır Raw hiç sıkıştırılmamış pozlamanın bütün ayrıntıları ve kaybı olmayan halidir.
canon .cr ve .cr2 kullanıyor nikonda demek ki .nef kullanıyor bunları kendi yazılımları ve photoshop açar kaybı olmadığı için jpg gibi pixelleşme görmezsiniz işlerken.
fotoğrafları çekip işlemeyecekseniz jpg işleyecekseniz raw jpg de makinenin bütün gücünü yansıtır ama sonradan işlerken yetersizdir. ayrıca raw içerdiği bilgilerden dolayı çok daha fazla yer kaplar.
kullanma kılavuzunu inceleyip çözebilirsiniz pozlamada yaptığınız hataları

raw resim fotoğrafa ait ham bilgileri içerir. NEF dosyayı da nikon un raw resim için kullandığı uzantı. yani NEF=RAW
bu dosyaları photoshop açabiliyor küçük bir plug in yükledikten sonra. kameranızla gelen bir yazılım varsa onu da kullanabilirsiniz. raw resim jpeg den çok daha fazla bilgi içerdiği için photoshopta işleyerek jpeg den daha iyi sonuçlar alınabilir ancak bu bütün fotoğrafları elle işlemek anlamına gelir ve çok fazla zamanınızı alır ve hdd da çok yer kaplar. sadece raw çekmek pratik olmaz.

esas probleminize gelince, fotoğrafları görmeden yorum yapmak zor ama çektiklerinizin kötü çıkmasının çok daha başka sebepleri olduğunu düşünüyorum. fotoğrafta ışık, beyaz dengesi, kameranın bilimum renk ayarları, iso ayarı gibi bir sürü etken oluyor. otomatik ayarlarda çekmek çekilen fotoğrafların güzel çıkmasını garantilemiyor. nitekim jpeg modunun etkisi yukarda saydıklarımın yanında solda sıfır kalıyor.

tavsiyem. jpeg çekmeye devam edin. mümkünse beğenmediğiniz fotoğraflardan örnek verin ki önerilerde bulunalım. bir taraftan da temel fotoğrafçılık tekniği konusunda ufaktan araştırma yapabilirsiniz internetten.

"oloneo photo engine" adlı programı önerebilirim size.
www.oloneo.com adlı sitesinden ücretsiz indirilebiliyordu..

valla ben aynı resmin hem jpeg hem raw olarka kaydediyorum, aralarında çok ince bir ton farkı dışında hiçbir fark olmuyor.

kusura bakmayın ama galiba çekmeyi becerememişsiniz, sorununuzun çözümü resim formatında değil, olamaz da...

RAW ile JPEG arasında büyük fark vardır, özellikle foto editlenecekse jpeg resimlerin kompakt makinelerde çekilenlerden farkı kalmaz. herkese tavsiye ettiğim gibi size de adobe lightroom tavsiye ediyorum. 1 ay deneme süresi var, serialını da internetten bulabilirsiniz.

hatta, www.eksiduyuru.com daha bu hafta cevaplandı, aramaya inanın.

raw jpeg karşılaştırması yapılırken sanki iki farklı formatı karşılaştırır gibi yorum yapılmış, bildiğim kadarını açıklayayım. raw formatı jpeg gibi "bitmiş" bir resim dosyası değildir, sadece sensörün algıladığı görüntünün ham halidir, işlenmemiş datadır. siz makinenizle jpeg fotoğraf çekerken de sensör öncelikle görüntüyü raw halinde yakalar, sonra bunu makinenin işlemcisine gönderir, bu data orada seçtiğiniz (ya da otomatik) kontrast, saturation (doygunluk muydu?) bilmemne değerlerine göre işlenir ve jpeg dosyası ortaya çıkar.
eğer raw format seçili ise, makine görüntü datasını işlemeden kaydeder, ne gördüyse onu koyar. sonra o datayı bilgisayarda işleyebilecek bir program yardımıyla açarsınız, kendi kontrast, doygunluk, vay efendim beyaz dengesi ayarlarınızı yaparsınız, kendi jpeg (ya da istediğiniz başka bir formatta) resminizi ortaya çıkarırsınız.
kısaca, (bildiğim kadarıyla) raw dediğiniz jpeg gibi işlenmiş bir resim formatı değildir, yani tonu şöyle güzel kontrastı böyle düşük diye karşılaştırma yapılamaz.

soruya gelince, bana da formatı değiştirmeden önce sorunu makinenin beyaz ayarı, uzun pozlama sırasında el titremesi gibi konularda aramanız daha iyi olur gibi geliyor.

@esenboga ben zaten çok güzel çektiğimi söylemiyorum.ama ne kadr da kötü çeksem de dslr makine olduğu için normal bi fotoğraf makinesi kadar da çekmez diye düşünüyorum.

Resimleri picasa ile açtım.RAW olarak kayıt ettiklerim bembeyaz çıkmışlar.tekrar fotoğraf makinesine attım be orda jpeg e çevirebileceğim bi bölüm buldum. hepsini tekrar jpeg e gevirip en azından resimleri görebilecek vaziyete getirmeye çalışıyorum.

Şu an memlekette olduğum için herşey kısıtlı. Zaten makineyi ilk burda elime aldım, hiç bi özelliğini bilmiyorum. Kullanıcı klavuzu falanda yok.haftada 1-2 defa nete girebiliyorum.

Teşekkürler cevaplar için.

triforce yapamıyorum.

alt 255 + alt 255 + alt 30 <--birinci satır
alt 30 + alt 255 + alt 30 <--ikinci satır

:silence: yaz bi başlıga

taşşak geçmeden ogretin bu sitenin olayını oldfagler

bu arada macbook kullanıorum triforce anca windowsda oluyor galiba kodlama gibi birşey degil mi o

1- yok
2- email field'ina noko yaziyosun
3- sesi kis

sesden kurutulmak istiyosan windows system32yi silmen gerekiyor

windows kullanmıyorum ve stop trolling kakashi

harbi mac'te nasıl triforce yapacağız? ömür boyu newfag kalmaya mahkum muyuz yoksam

belçika'da schengen ülkelerinden olduğu için tek girişli schengen le bile almanya-belçika arası gidip gelebilirsin.transit vizeye gerek yok o yüzden.sadece almanyadan giriş yaparken adam sen ne diye belçika'dan vize aldın da almanya ya geldin diyebilir.ona da açıklarsın derdini olur biter.orda biraz sorguya çekebilirler ama almamazlık yapma gibi hakları yok yani.

çok çok teşekkürler.

internetten tütün satışı malesef yasak. senin çektiğin sıkıntıyı ben de çekiyorum. her tarafta Che pipo tütünü satılıyor. pipomarket'i bir incele adresine bak. orada tütün olabilir (netten satış yok), oraya gitmekten keyif alıyorum şahsen. işletme sahibi de iyi bir insan. mecburi olarak captain black içiyordum ben de, geçen hafta adana'ya gittiğimde amerikan pazarından borkum riff aldım. tütün satan yerler konusunda iletişime geçebiliriz birbirimizle. ayrıca turkiyepipoklubu forumlarına da bakabilirsin satıcılar konusunda;)...

kolay bulunan tütünlerden amphora'yı bir dene derim, konsantre meyve suyu gibi borkum riff'lerden sonra bana ilaç gibi gelmişti. ondan sonra mac baren mixure'a geçtim, sonra da (türkiye'de bulamadım gerçi ama) dunhill mixture 965 ile aromalı->latakyalı tütün geçişini tamamladım :)

amfora (paket, 7-8 lira sanırım) ve mac baren'i (tenekede, 30 35 liraydı hatırladığım) çiçek pasajının girişinde sağdaki büfede bulabilirsin. bence ikisi de türkiye'de bulabileceğin tütünler arasında en düzgün olanlardan.

türkiye pipo kulübü dışında, şu site de pek güzeldir bir bak : www.tobaccoreviews.com

bir de, pipomarket bandrolsüz tütün satmıyordu en son, ya da belki herkese satmıyordur. che ve tpt vardı sadece.

kurtuluş'ta, metro çevresinden çok uzaklaşmadan bakının derim ben, öğrenciye uygun bir yer, manavı bakkalı her haltı bulursunuz ayrıca her yere yakın. biz 750'ye kalıyorduk, gerçi ev biraz uyduruktu ama. iyi ararsanız ve pazarlık yaparsanız 800-1000 liraya çok güzel evler bulabilirsiniz.

airwalk'lara benziyor biraz

www.foot-health.info
solecollector.com

tabanı airwalk gibi evet.
tünel'e giderken sağ taraftaki aralardan birinde bir ayakkabıcı var, puma nike airwalk falan satıyor. orada benzerini bulabilirsiniz bence.

ED->E->AB->D->BC->C->EC->E->ED 1+1+4+2+3+4+3+1+1=20 oldu da sanki uzattım gibi geldi bana daha kısası da çıkar herhalde.

DE -> D -> CD -> E -> AB -> D -> DE olunca 13 oluyor. daha azı oluyor mu diye tekrar kontrol ediyorum.

13'ten daha kısa cevap var mıdır acaba diye bende harıl harıl arıyorum.

geri donerken zaman gecmiyor mu? bir de ab olunca 4 dakikada mi geciyorlar?

geri dönerken zaman geçiyor. Örneğin E geri geçerken 1 dakika geçiyor. AB olunca 4 dakika geçiyor evet. Farkları kadar.

bencede 23 cevabi dogru. karsiya gecirilmek istenen kisi geri donusle beraber verilen surede geciyor. misal (a-x)+x=a, x kucuktur a olmak uzere. son gecis geri donus olmadigi icin haric. zannimca soru siralamadan bagimsiz.

@oharro
aloo? 13 buldum ben?

@dekila olmeka
haklisin. algilayamamisim.

allah allah. bende de aynı belirtiler var, sivrisinek ısırmıştır diyordum ama sadece sol bileğimde bile 10'un üzerinde kabartı var, o kadar ısırılmış olamam herhalde. neyse yancı olayım ben de, teşhis koyan olursa :)

alerji olabilir. sebep olan madde bulunmasa da tedavisi basit olabilir

geçtiğimiz aylarda bende de vardı aynı belirtiler, bir süre sonra kendilinden geçti. polen molen gibi bitkisel tozlardan şüphelendiğimden dolayı alerjiye yordum ben durumu...

hocam en genel ihtimaller..
-egzema bi ihtimal ürtiker(kurdaşen)
-uyuz küçük ihtimal gece kasınmıo ya
-nörodermit (bence bu olabilir)
bir deri ve zuhrevi hastalıkları uzm. görün..ne dicek bana bi bildir..bilmişmiyim
..

cm bazinda A4 (21x29,7) boyutlarinda bir canvas ile calisabilirsin. en az 300 dpi olsun ama.

baskı kalitesine, dpi yani inç başına düşen nokta sayısına bağlı. 300 dpi çalışacaksanız mesela (kaliteli) 2480x3508 oluyor mesela. 150 dpi olunca yarısı, 1240x1754 yani, diye gidiyor. 300 iyidir ama.

hocam a4 boyutu pixel olarak 600x850 ben 300dpi 600x850 boyutunda çalışabilirmiyim

www.blu-express.com
Türkiye'den Roma ve Milano'ya baya ucuz bilet bulabilirsin. Trenle gitmeye kalksan, en az 3 günün yolda geçicek. Ben ve arkadaşım ayın 15'nde başlamayı düşündüğümüz interrail gezisi planlıyoruz. İnterrail biletini aldıktan sonra bu şirketi buldum ve daha düşük ücretli interrail bileti almadığıma pişman oldum. (10 gün içinde bilmemne olanlardan :) )
Uçarak gitsen daha iyi olur. Ayrıca köprü çökmesi durumu var tam olarak konuya hakim değilim.
Not: para kalmadığından trenyoluyla gidiyoruz :P

interrail biletini sadece torino'ya ulaşmak için mi alıyorsun? kıyaslama demişsin de. eğer öyleyse tabii ki blu express'ten 70 euroya istanbul-milano bileti alıp (tabii tarih de önemli ama başlangıç fiyatı o) sonra milano'dan da 10 euro'ya torino'ya geçmek daha ucuza gelir.

ne kadar kalacağını (yani gidiş ve dönüş tarihin 1 ay içinde mi mesela?) gezme planın olup olmadığını, varsa nereleri gezmeyi düşündüğünü belirtirsen daha çok yardımcı olabilirim.

1 ağustos itibariyle pegasus airlines milano ve roma'ya sabiha gökçen'den uçuşlara başlıyor. 49*eurodan başlayan fiyatlarla demişler.
arada gezip tozmayacaksanız milanoya uçup ordan torino yapın derim. milano-torino 3 saat bişey 20 euro civarı olsa gerek tren bileti de..

edit: tren bileti için trenitalia.com ingilizce sayfası mevcut

regionale trenlerler ile 10 kaat tutmaktadır efendim.

pazartesi vize görüsmesinde bulunacagim icin..yani vize ne kadar zamanda gelir bilmiyorum ama eglenceli olur interrail yolculugu diye dusundum.. bir de ucuz fiyatlar bagaj ucreti yok servis ucreti havaalani ucreti derken katlanabiliyor..

interrail bileti icin sunu sorucam 26 yasindayim 1984 haziran dogumluyum, hangi isleme tabiyim anlayamadim? en ucuz olana m?(0-26) ortadaki fiyat araligina mi? (26-50 yas)

Ben Çarşamba günü (30.06.2010) belgelerimi teslim ettim(Italya). Ayın 8'ine konsolosluğa randevu verdiler. Yaklaşık 9-10 gün sonra alıyorsun, eğer belgelerin tam ise.

Yaş konusunda ise emin olmak için Gençtur'u arayabilirsin.(0-212-244 62 30 (Pbx))

Paris iki güne sığmaz, sığmamalıdır, Barça derim ben.

Parise daha sonra gitme imkanınız varsa bence de Barcelona daha iyi olur. 2 günde Park Güell, Sagrada Família, Casa Milà, Casa Batlló'yu görüp, bir akşam üstü Tibidabo'yu bile sıkıştırabilirsiniz araya, ki akşamları da La Rambla civarı yerlerde takılacağınızı varsayarsak, Barcelona gördüm diyebilirsiniz çok rahat :)

Girona'dan şehir merkezine otobüsle çok rahat gelebilirsiniz, bir buçuk saat sürüyor, 20 bişey euro tutuyor (bilet gidiş dönüş). Otobüsün Barcelona durağı zaten şehrin merkezinde sayılır, ama gideceğiniz yer uzaksa, Arc de Triomf metro istasyonunu da dibinde hemen.

ben olsam barcelona'yi tercih ederim. paris 2 gune sigmiyor, 3 gune bile sigmiyor.

ccc barça candır ccc

son 6 ay içinde iki şehri de görmüş biri olarak ben tam tersini düşünüyorum. Paris 2- 2.5 günde gezilebilir ama barcelona için en az 3 hatta bence 4 gün lazım.

melekler ve şeytanlar'ı da bi dene bence, madem da vinci şifresi hoşuna gitmiş

okumadıysan şayet jean cristophe grange'i şiddetle tavsiye ederim...kızıl nehirler ya da leyleklerin uçuşuyla başlayabilirsin :)

ben okumadım ama kitap okumayı sevmeyen bir tanıdığım ahmet ümit'i severek okuyordu. sürükleyiciymiş.

paulo coelho forever.

ahmet ümit-beyoğlu rapsodisi al, oku, sevmeme ihtimalini neredeyse göremiyorum..

ben ahmet ümitin yeni kitabı istanbul hatırasını aldım.
cok guzel polisiye içinde istanbulun köşe bucağının tarihini efsanelerini anlatıyo cok başarılı

ı ıh. win7 versiyonu filan nasıldır bilmiyorum ama benim bildiğim her pikselin bir rengi var.
ancak program içinde birşeyleri seçip sağa sola taşımak/kopyalamak isterseniz bir rengi transparan (background daha doğrusu) tanımlayıp taşıma işleminde o rengi yoksayabiliyorsunuz. kaydetmeye gelince, transparan olayı yok.

peki win7'cilerin cephesinde nedir son durum? serhat?

hala aynı... bir değişiklik yok. söz sende hürmüzcan.

sayın abilerim. alaman teknolojisinin son harikası olan bu pc, inkiltere kıralı, taçsız kral pelaee, bakenbauğeer, filan falan. ya sallayın birşeyler hiç bir fikrim yok. 20 lira deseniz de 2000 lira deseniz de tamam diyeceğim. kafamda bir şeyler oluşsun en azından.

ya vatan bilgisayar'dan sıfır fiyatlara bakıp onlardan kdv'yi üstüne de bi %20 amortisman düş, olsunu sana fiyat işte. olmaz mı?

hm hm %20'yle kurtarırım yani? dur bi bakayım ne kadar olacak.

Moral bozmak istemem, ama siz o fiyatı 2'ye bölün eğer çok çok yeni değilse.

yok canım, moral bozulması gibi bir durum yok. bilgim olsun diye soruyorum, en objektif tahmin neyse söyleyin ben de bileyim de ona göre karar vereyim değer mi satmaya.

birbirlerine çok yakındırlar. siz türkçeniz ile azerbaycanda ne kadar zorlanırsanız onlarda portekizde o kadar zorlanır.

ispanyolca hocam havaalanında karşılaştığı bir portekizliyle sorun çıkmadan anlaştığını söylemişti. gerçekten çok yakınlar. duyduklarım olmasa da portekizce okuduğum çoğu şeyi anlıyorum. hatta italyancayı da ilave edebiliriz.

yanlız şöyle bir tırtlık var, portekizliler ispanyolları anlama konusunda sorun çıkarmazlarda, portekizli arkadaşlarımdan ispanya'da falan anlamamakta direttiklerini duydum. sık sık tekrarlatıp anlamadım yapılıyormuş. pratikte birini öğrenmek diğerini uçarcasına uykunuzda öğrenmenize yardımcı olur..

ispanyol ve portekizli arkadaşlarım var ve bu soruyu ben de kendilerine ssormuştum zamanında. eğer yavaş konuşursak iletişim kurabiliriz diyorlardı.

portekizcenin telaffuzu çok yavşak, oradan bir sorun olabilir diye düşünüyorum (como estás -> komujtaj oluyor mesela portekizcede) ama onun dışında bayaa bayaa benziyor. italyanca da aynen, baştaki e'leri al kıçına koy (selmaaa -şabanoğlu şaban), al sana italyanca.

bu arada benzer diyoruz ama azeri türkçesi - türkiye türkçesi kadar yakın değil ya bence, sonuçta farklı diller, farklı şiveler değil.

Yazılışta oldukça yakın diller. Telaffuzda fark çok fazla var. Genelde portekizliler ispanyolları daha rahat anlıyorlar ama ispanyollar da portekizde geçirdikleri 1 ay sonunda sular seller gibi konuşabiliyorlar portekizceyi. Bende ispanyolca portekizce sözlük var oldukça komik geliyor açıp bakınca. Sayfaya hızla göz gezdirince bütün kelimeler aynı görünüyor.

arkadaşlara katılıyorum; portekizliler ispanyolları direkt anlayabiliyor ama tam tersi geçerli değil. bir de bence italyanca portekizce den daha yakın ispanyolcaya

belirtmeyi unutmuşum, tıpa/kapak kapalı duruyor hep bu süre zarfında

Hacı yan yatırır koyarsın. Mantarı da ağzındaysa ve sıcaklık uygunsa orta vadede bişi olmaz.

ağzı kapalı kalırsa hiçbir şey olmaz. beş yıldızlı otel barlarında bile şişeden kadehe boşaltılarak servis edilen şaraplar açıldıktan sonra raflarda mantarı tıkalı bir şekilde bazen haftalarca bekliyor. bu bi kıstas olamaz tabi ama fikir verir en azından.

şahsen ben içeçeğim şarabı açtıktan sonra en az bi 15-20 dakka dinlendiriyorum ama sizin dediğiniz farklı birey tabi... damacana şarabı açtığınız anda bitirmeniz elbet mümkün değil o yüzden ağızında mantarıyla 3-5 ay bekletebilirsiniz hiç bişiciklerde olmaz... açıldıktan sonrada yan yatırmanıza fln gerek yok.
şayet çok uzun süreli bekleticekseniz yan yatırın ve bir kaç senede bir şişenin mantarını değiştirin... hala o şarabın bozulmuş olacağını düşünüyorsanız gönderin ben değerlendireyim :) sakın dökmeyin şarap kutsaldır. hoşçakaln

heheh teşekkürler herkese. bi daha laf eden olursa burayı gösteririm artık kapak olsun diye :)

ne yaptınız ya o kadar sürede bozulur şarap. hadi 1-2 gün neyse de.

www.kayrawinecenter.com
www.hayyam.com

ama ağzı kapalıyken içine hava girmiyor ki herhangi bir değişiklik olsun? ağzı kapalıyken uzun süre saklanabiliyorsa eğer, açılıp kapatıldığı zaman ne fark oluyor?

birinde dolum makinada yapılıyor diğerinde sen açıp içine oksijenle dolmasını sağlıyorsun, sonra zaten ağzı kapalı olsa bile içine giren oksijen nedeniyle bozuluyor. aynı şekilde 3-4 ay ömrü olan süt açınca niye bir kaç gün dayanıyor. ağzını kapatmak çözüm olsaydı buzdolabında her içeceği yatık saklardık raf ömrü kadar dayanırdı.

iyi de sütle aynı şey değil ki, sütün bozulma nedeni içine giren hava değil bakteriler. pastörize edildikten sonra direk kutuya koyuluyor, sonra da içileceği zaman açılıyor. şarap zaten alkollü ve zaten bakterisi (mayası) içinde olan ve zaten şişesine koyulmadan önce öyle ekstra bir özen gösterilmeyen (pastörize etmek, havasız ortamda koymak filan) bir gıda maddesi. ayrıca, madem hava şarabı bozacak, nasıl oluyor da koca fıçılara koyup sonra yavaş yavaş içiyor insanlar?

öncelikle şarap yüksek alkollü bir içki değil, kaldı ki yeterince beklersen veya kötü stoklarsan votka bile bozulur amam bu yıllar alır. şaraba gelince ise şarabın mayalanması esnasında şeker alkole dönüşür bu da ciddi miktarda karbondiyoksit açığa çıkarır dolayısıyla aslında söylediğin gibi oksijeni bol bir ortamda bulunmaz. sen şarabı açtığında içine oksijen dolar ve şarap bozulmaya başlar. içme demiyorum yine iç ama o şarap ilk günkü kalitesinden çok uzakta sirke modunda birşey olur.

son olarak bir de yabancı kaynak vereyim.
www.intowine.com

monster'lara bakmışsındır herhalde? gerçi onlar 2.5 kaattan fazla olabilir

edit: fazlaymış. pardon :/

fiyat performans açısından samsung'lara talep var okuduğum kadarıyla, diyerek biraz yardımcı olmuş olayım bari.

acer ve asus bakmalısın.

oyun oynamak için alacaksan asus lara bakmalısın kesinlikle. acer'i boşver genelde dandik oluyolar..

asus n61 serisi. 2000-2500 liralık nvidia'lı modelleriyle piyasadaki tüm oyunları tam detayda sorunsuz oynayabilirsiniz.

Notebook şart mı? ŞArt değilse masaüstü topla. Isınma problemi büyk dert laptoplarda.

Acerler f/p oluyorken, asuslarda f kısmı daha ağır basıyor. i5 ve ati 5650 civarı bir laptop ile rahat oynayamayacağın oyun olmayacaktır. En az konfigürasyon bu. Ekran kartı daha önemli aklında olsun.

ps3 + xbox 360 + wii + psp + 22" full hd ekran + logitech edavatları alınır o paraya:)

Birey onemli, evet. Adelet daha iyi isliyor, evet.

Mukemmel degil tabi, ama daha iyi.

yasalar soylendigi kadar mukemmel degil. torpil her daim isliyor sadece bu tip konular ya da problemler haber niteligi tasimadigindan basinda cok cikmiyor o sebepten her sey mukkemmel saniliyor.
devlet dairelerindeki prosedurler zinciriyle kafayi yemen isten degil.insanlarin cogu okumus yazmis ama ozgurlugun adi yok.sadece karsindakina saygi mevzusu had safhada o da kimi yerlerinde.cidden abartmamak gerek.
kuzey avrupada zaten nufus az o sebepten insan cok degerli.senin komsunsam eger senin evde ictigin sigara beni rahatsiz ediyorsa bunu polise bildirip hakkinda cezai islem uygulatabilirim.
umarim yeterli olmistur

yaya geçidi olayı çok acayip. türkiye'den alışkın olduğum üzere yaya geçidinde arabaların geçmesini beklerken hızla gelen arabanın bile zınk diye durmasına anlam veremiyordum başlarda. yani cidden, o anda anlam veremiyordum, arabanın şöförüne mal mal bakıyordum bir süre. sonra farkediyordum ki adam (kadın ya da) ben geçeyim diye durmuş. ulan nasıl alıştırdılarsa türkiye'de, yaya geçidinin olayı bu zaten. nacizane arz ederim.

underscene'e katilmiyorum. arada bariz bir fark var.

dedigim gibi, orada ornegin torpil yok degil, ama buradakinden daha az. fark edilir derecede az. ayni sekilde adalet sorunlari da yok degil, ama buradakinden daha az.

nufus da bir bahane degil farklar icin. almanya'nin nufusu 81 milyon, turkiye'den fazla.

esas mesele her yaşam ile ilgili her şeyi kurgularken bunlar insan için yapılıyor diye düşünüyorlar, otobüs şçfçrü bile yaptığı işin insana hizmet olduğunu farkında. Ancak tabi bunlar yüzlerce yıllık birikim sonucu olmuşlar, bizde 150 yıl önce insanlar padişahın basit kullarıydı.

4.5 senedir isviçre, lozan'da yaşıyorum. yazacaklarım sadece lozan için geçerli diğer yerler için yorum yapamam.

otobüs şöförü sizi istediğiniz durakta birakır ama geç kalıp şoför kapıyı kapattıktan sonra dur ineyim derseniz o zaman özel durumlar dışında (hamile, yaşlı, bebek) hayatta durmaz, bir sonraki durakta inmek durumunda kalırsınız. tabi aynı şekilde adam kapıları kapattığında koşa koşa otobüse yetişmeye çalıştığınızda %99 sizin için durup kapıyı açmaz (ki bu son otobüs veya çok seyrek çalışan bir otobüs olsa bile)

yaya geçidinde cidden öncelik yayaların, yaya geçidine adımınızı attığınız anda dururlar, siz güvenle kaldırıma çıkana kadar da beklerler. buna alışınca yalnız istanbula her geldiğimde ciddi hayati tehlike atlatıyorum ilk 1-2 gün.

torpil ve rüşvet olayını hiç duymadım, bizdeki durumdan bahsedince çok şaşırıyorlar.

işler düzenli yürüyor, herşey organize ama aslında rahatsız edici bir düzenlilik ve sistem söz konusu. örneğin polise direk gidip acil bir durum için sikayette bulounamazsınız, çünkü polisin merkesden emir gelmeden müdahale etme yetkisi yoktur. yarım yamalak fransızcanızla polise derdinizi anlatmaya çalışırsınız polis hiç kaale almaz merkezi ara der.

suç oranı düşük görünür, çantanız telefonunuz çalındığında karakola gidip zabıt tutturmak istersiniz, imei numarasıyla telefon bulma diye birşeyin olmadığını öğrenirsiz bir de üzerine polis nasılsa bulunmaz ki diyerek zabıt tutup suçu kayda almadan sizi evinize gönderir.

herşey çok organizedir, ama dediğim gibi abartılı organize. tuvaletiniz sızdırır, kendiniz tesisatçı çağıramazsınız, emlakçıya haber verirsiniz, emlakçı-tesisatçı-kiracı üçgeninde yazışmalar sonucu sonunda tesisatçı teşrif eder, bakar ve "e bu tuvalet tıkalı değil" der meğerse o sadece tıkanıklık açan tesisatçıymış ki siz zaten tuvaletiniz tıkalı değil sızdırıyor demişsinizdir emlakçıya. neyse sonra sızdırmadan sorumlu tesisat bakanı gelir ertesi gün, bakar tamir edemez çünkü pratik çözümler üretmek onların yaşamında yoktur, söker tuvaleti yerine yenisini takar.

Anadolu yakasında AVMlerdeki Tobacco Shopların dışında o tarz bir yer görmesem de Karaköy'de geniş bi dükkan + önündeki yılların işportacısı var.

anadolu yakasını bilmiyorum ancak istiklal caddesi'nde, çiçek pasajı'nın girişindeki büfede amphora, davidoff ve mac baren tütünleri bulunuyor.

interrail bileti alma imkanınız yok mu? italya içi interrail bileti 70 euro civarı olması lazım, regional trenlerle beleş beleş gezersiniz, isterseniz 10 euro ekstra verip düzgün trenlerden de bilet alabilirsiniz.

oncelikle en cok zamani romaya ayirmalisin. Sayet muze ve tarihi yerlere gitmek istiyosan roma pass card gibi bisey var ondan alman baya isine yariycaktir. gitmisken bir gununude vatikan ziyaretine ayir. 15 gunluk bi tatil icin dekila olmeka nin dedigi gibi 10 gunluk bi interrail bileti alman mukemmel olacaktir. boylelikle begendigin yerde daha fazla kalip; sikildigin yerdende daha cabuk kacabilirsin.
pisa da kesinlikle kalma. sabahtan ugra mumkunse ogleden sonra ilk trenle uzaklas. cunku kule ve meydan dan baska hic bi sey yok, bosuna otel parasi vermeye degmez. floransa ve venedik te 2 ser gun kalman yeterli. sayet salerno ya gitmeye karar verirsen , amalfi diye bi sahil kasabasi var, super bi denizi var. muhakkak git.
kalicak yerler konusunda, tren garina yakin 2 ve 3 yildizli otellerde kalmani oneririm. cunku italya genelinde pek duzgun hostele rastlayamadim. roma ve venedikte rezervasyonlarini onceden yaptir derim.
romada sehrin biraz disinda bi kamp yeri var. boyle karavanlarda falan kaliyosun. fiyati baya uygundu. simdilik aklima gelenler bunlar. simdiden iyi eglenceler..

gemi adamı cüzdanı alırsın bir kursa yazılıp buda bir kaç ayınla beraber 1.000 lira civarında paraya malolur. çalışma koşulları çok kötü. askerlik yaptıysan doğuda çokta zorlanmazsın ama rahat büyüyen biri için pek mümkün değil. aldığı para calıstıgı gemiden gemiye değişir ama 4.000 den aşşa almazsın.

adam haklı! ayrıca o 4000i deneyimle alırsın. alamazsın hatta. ama amatör yat kaptanlığı diye birşey var, belki bu ilgini çekebilir. aynı şekilde kurs ve sınav, 2 yıl stajyer ehliyetin olacak , bir tekne kaptanının yanında işletirsin diye biliyorum. sonra da dil de biliyorsan değme keyfine.

@male escort, çalışma koşulları kötü derken? çok mu yapılacak iş oluyor ki uzun mesafe gemilerde? yoksa haftalarca denizde kalmaktan dolayı mı zor?

silicilik ya da miçoluk yapacak olan gemi adamı 4000'den aşağı almıyorsa okulu bırakıp hemen gemi adamı kursuna yazılmaya gidiyorum. bir kuru yük gemisinde başladın diyelim en alt çalışan olarak 1 milyar civarı alırsın. en fazla 1,500 bence.

@dekila olmeka, 8,00-17,00 gibi biliyorum mesaiyi genelde. ve tabii aylarca deniz üzerinde kalıyorsun sadece bir odan var.

paris'i bilmiyorum, ancak girona'dan barcelona'ya ulaşım gayet kolay. sadece zaman alıyor (1 saat 10 dakika), bir de 21 euro'nuzu (gidiş dönüş). onun dışında, havaalanından biniyorsunuz, barcelona merkez'de iniyorsunuz. zaten girona havaalanı'nda her şey ryanair uçuşlarına ayarlı olduğu için bir zorluk çekmezsiniz. bir tek, uçağınız gece saçma bir saatteyse, ya da sabah çok erkense gece bir ara otobüsler kesildiği için erkenden gidip havaalanında sabahlamak zorunda kalabilirsiniz. biz (oradaki bir çok insan gibi) x-ray leğenlerini birleştirip yatak yapmış, onların üzerinde uyumuştuk. sabah 5 gibi "mösyö!" diyerek kibarca uyandırıyorlar zaten :)
otobüs saatlerini şu adresten öğrenebilirsiniz; tinyurl.com

beauvais aman diyim aman..orly olsa neyse ama

yazar görünüyorsun

uçmamışsın

uçmamışsın. Hala yazarsın. Bence şifreni ve şifrenin geleceği e-posta adresini kontrol et.

biliyorsun bazen iki defa arka arkaya aynı kullanıcı adı ve şifreyi girince login oluyor... yada tek bana oluyor bu...

yeni klavyeye alışamadım daha arka arkaya 4-5 defa yanlış yazmışım düzeldi şimdi teşekkürler.